Göz Anatomisi:
Göz küresi "orbita" adı verilen bir boşluğun içinde yer alan ve etrafı yağ ve bağ dokusu ile birlikte göze gelen sinir ve damarların bulunduğu bir organdır. Göz çukurluğunun ön kısmı orbita kemik kenarları ve göz kapakları tarafından korunmaktadır. Göz küresinin ortalama ağırlığı 7.5 gr olup ortalama hacmi 6,5 cc kadardır. Göz hareketlerinden sorumlu olan 4 rektus ve 2 oblik kas ile orbita tepesine tutunmuştur. Beyin ile bağlantısını optik sinir sağlar. Göz kapaklarının yanısıra; gözyaşı bezi, drenaj sistemi, kirpikler gibi yardımcı organları ve zengin bir damarlanma sistemi vardır.
Göz küresi üç temel katmandan oluşmaktadır. Dıştaki destek katı olup kollajenden meydana gelmektedir. Bu tabaka şeffaf doku kornea ile onun çevresinde yer alan ve beyaz yapı olan skleradan meydana gelmektedir. Skleranın üzerini ve göz kapaklarının iç yüzeyini örten soğan zarı şeklinde konjonktiva tabakası vardır. Ortadaki damarsal tabaka uvea adını alır. Koroidea, silyer cisim ve iristen ibarettir. İris göze rengi veren tabaka olup ortasındaki açıklığa pupilla adı verilir. İç kat ise sinir tabakası olan retina tabakası olup görmemizin sağlandığı tabakadır.
Nasıl görürüz?
Çevremizle ilişki kurmada her bir duyumuzun ayrı bir önemi olmakla beraber görme duyusunun dış dünyayı algılamakta en önemli rolü üstlendiği açıktır. Baktığımız cisimlerden yansıyan ışıklar öncelikle gözün önündeki saydam tabaka (kornea) ve içindeki mercek (lens) tarafından kırılarak gözün en arka tabakasında yer alan ve sinir liflerinden oluşan "retina" tabakası üzerinde odaklanır. Retinada oluşan cismin görüntüsü optik sinir vasıtasıyla beyindeki görme merkezine taşınır ve görme oluşur. Normal görmeye sahip bir kimse veya muayenelerde 10/10 gören kimse 40 yaşına kadar hem yakını hem uzağı net görür. Yani cisimlerden yansıyan ışıklar retina tabakası üzerinde odaklanır.
Gözün Kırma kusurları
Miyopi
Hipermetropi
Astigmatizma
Diabet ve Göz Sağlığı
Diabet ya da şeker hastalığı vücudun tüm damarlarını etkileyen sistemik bir hastalıktır. Vücuttaki tüm damarlar etkilendiği için göz damarları da nasibini almaktadır. Yardımcı aletlerle görmeyi sağlayan retina tabakası ve damarlarında meydana gelen değişiklikler görüldüğünden şeker hastalığının vücuttaki hasarı hakkında bilgi sahibi olunabilir. Şeker hastalığına bağlı olarak meydana gelen retina ve damarlardaki değişikliklere diabetik retinopati denilmektedir. Diabetik retinopatinin Proliferatif olmayan ve proliferatif olan olmak üzere iki kategoride incelenmektedir. 15 yıllık diabeti olan birinde retinopati gelişme riski %80 oranında bulunmaktadır. Çocuklarda oluşan diabette retinopati daha küçük yaşlarda başlar. Tedavi edilmeyen diabet hastaları normal bir insana göre 25 kat daha fazla körlük riski bulunmaktadır. Hamilelik ve hipertansiyon şeker hastalığının retinaya olan zararını arttırmaktadır. Görme keskinliğinin sağlandığı makulada sıvı birikimi oluşmadığı sürece erken dönemde diabetin gözde yaptığı değişiklikler herhangi bir belirtiye yol açmaz. Bunlar sadece muayene sırasında tespit edilirler. Daha ileri seviyelerinde ise kanamalar meydana geldiğinde görme bulanıklaşır, bazende tamamen kaybedilir.
Ciddi seviyedeki retinopati bazen hiçbir belirti göstermeyebilir. Bu yüzden diabet hastaları olabilecek problemler konusunda bilgilendirilmeli ve düzenli olarak gözlerini muayene ettirmelidir. Muayene sırasında göz bebekleri büyütülür ve oftalmoskop adı verilen cihazlarla retinadaki değişiklikler gözlemlenir.
Diabet hastalarında damarlardaki kanamaları durduran ve halen tedavideki en etkili yöntem lazerdir. Ufak lazer atışlarıyla makulada sızıntı oluşturan, kanamaya meyilli ve beslenmeyen retina alanları tıkanır. Retinanın dış bölümlerinde de lazer aracılığıyla yeni damar oluşumlarının önlenmesine çalışılır. Bu yöntem ayaktan yapılır ve gözde herhangi bir ağrıya neden olmaz. Vitreus içine kanama olursa artık retina gözükmediğinden lazer uygulanamaz. Bu gibi vakalarda vitrektomi yapılır. Bu mikroskop altında yapılan özel bir cerrahi müdahale şeklidir. %70 vaka ameliyattan sonra görmesinde artma kaydederler. Ancak kanama olan her vaka hemen ameliyata alınmaz. Bir grup hastada kanama kendiliğinden düzelecektir.
Dikkat!!!
Diabetik retinopatinin tedavisi erken teşhisin yanında, hastanın diabet tedavisine ve dietine özen göstermesine de bağlıdır. Diabetik retinopati hiçbir belirti vermeden de bulunabildiğinden bu hastaların yılda en az bir defa göz hekimi tarafından kontrolu sağlanmalı ve bu suretle diabetik retinopati erken tanısının konabileceği unutulmamalıdır.
Göz Kapağı Düşüklüğü
Görme alanını üstten daraltır. Hafif formlarında yeterli alan mevcutken ileri formlarında görme alanı tamamen örtülebilir. Bu durum erişkinlerde sadece geçici görme kaybı yaparken çocuklarda durumun uzun sürmesi halinde tembelliğe yani kalıcı görme kaybına yol açabilir.
Gece Körlüğü
Karanlıkta görme azalmaktadır. Ayrıca ileri evrelerde görme alanı daralması meydana gelmektedir. Bu nedenle gece körlüğü olan kişiler iyi bir görme keskinliği olsa bile bu daralma nedeniyle etraflarına çarparak yürürler.
Makula Hastalıkları
Makula, merkezi görmeden sorumlu olduğu için hastalıklarında en dönemde şikayetler ortaya çıkar. Bunlar hastanın merkezde gri renkte bir leke görmesi, baktığı yeri değil çevresini görmesi, düz çizgileri kırık ve eğri görmesi, cisimleri olduğundan küçük görmesi ve renkli görmede bozukluk şeklinde olabilir.
Göz Ardı Etmeyin
Gözlerimizi düzenli olarak muayene ettirmek sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmemiz için son derece önemlidir. Gözlük kullanan ya da kullanmayan kırk yaş üzeri bir erişkinin şikayeti olmasa da yılda bir kez göz muayenesi yaptırması gereklidir.
Çocuğunuza Gözünüz Gibi Bakın
Pediatrik göz, büyüyen dinamik bir gözdür ve birçok yönden yetişkin gözünden ayrılmaktadır. Bu sebeple bu gruba dahil olan gözlerde, sinir sistemi gelişme dönemindedir ve bu gelişmeyi engelleyecek faktörlere karşı hassastır. Çok hafif göz anomalilerinde bile görme sistemi etkilenebilir ve ambliyopi olarak adlandırılan göz tembelliği büyük bir problem olarak ortaya çıkabilir. Gözün gelişimi, vücuttaki birçok organ ve dokuların gelişimini yansıtır, dolayısıyla pediatrik gözün değerlendirilmesi birçok sistemik ve genetik hastalığa ışık tutar.
Çocuklarımızı ne zaman muayene ettirmek gerekir?
Sağlıklı çocuklarda ebeveynler, ilk bir yaş içinde, üç-dört yaşında ve okula başlamadan önce mutlaka göz kontrolü yaptırmalıdırlar. Çocuklarda görme düzeyinin bilinmesi çok önemlidir. Az gördüğüne inanılan bir çocuğun dikkatli bir şekilde değerlendirilip tedavisinin yapılması gerekmektedir. Erken dönemde tedavi yapılmadığı taktirde görme kaybı kalıcı olacaktır. Özellikle tek taraflı görme kayıpları daha sıkıntılı olmaktadır. Çünkü bu çocuklarda görme azlığının anne-baba tarafından fark edilmesi daha zor olmakta ve tedavi konusunda da gecikilmektedir. Ayrıca tek taraflı hastalıklarda görme kayıpları çok daha erken ve ciddi şekilde yerleşmektedir. Diğer taraftan çocuklarda görmenin değerlendirilmesi oldukça zor olmaktadır. Anne-babalar E harfinin yönlerinin öğretilmesi konusunda çocuklarına yardımcı olurlarsa, 3 yaştan itibaren E eşeli kullanarak çocukların görme düzeyi belirlenebilmekte ve erken tanı ve tedavi konusunda yol alınabilmektedir.